Makale

Geçmişten Günümüze İran-İsrail İlişkisi

Günümüzde İran ve İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler son derece gergin ve düşmanca bir düzeydedir; oysa geçmişte bu iki ülke, müttefik denilebilecek kadar yakın ilişkilere sahipti.

Geçmişten Günümüze İran-İsrail İlişkisi

İsrail, 14 Mayıs 1948 tarihinde bağımsızlığını ilan ettiğinde, Arap komşularının düşmanca tutumlarıyla karşılaşmıştır. İran ise bu tutumların aksine, İsrail ile diplomatik ve stratejik iş birliği içerisinde olmayı tercih etmiştir. İran, 1950’de İsrail’i resmî olarak tanımıştır. Bu oldukça önemli bir gelişmedir; çünkü İran’ın bu tarihte İsrail’i tanıması, onu İsrail’i tanıyan ikinci Müslüman ülke konumuna getirmiştir. Bu adım, İran’ın o dönemdeki Batı yanlısı dış politikasının ve bölgesel çıkar hesaplarının bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.

1950-1979

1950–1979 yılları arasında iki devlet arasındaki ilişkiler giderek derinleşmiştir. Bu dönemde yaşanan gelişmeler arasında, hiç şüphesiz en dikkat çekici olanı Mossad–SAVAK iş birliği olmuştur. Mossad, İsrail’in dış istihbarat teşkilatıdır ve özellikle yurtdışında yürüttüğü gizli operasyonlar, bilgi toplama faaliyetleri ve suikast planlamalarıyla bilinir.

Peki ya SAVAK? SAVAK, İran Şahı tarafından kurulan; rejimi korumak amacıyla faaliyet gösteren ulusal bir istihbarat ve iç güvenlik örgütüdür. Kuruluş aşamasında doğrudan Mossad ve CIA desteği almış olsa da, zamanla İran’ın iç dinamiklerine göre şekillenmiş ve daha bağımsız bir yapı kazanmıştır. SAVAK, özellikle rejim muhaliflerini bastırma, iç tehditleri izleme ve bilgi toplama görevlerini üstlenmiştir.

SAVAK ve MOSSAD SAVAK ve MOSSAD

Ancak elbette Mossad–SAVAK iş birliği, bu iki ülke arasındaki tek önemli gelişme değildi. İran ve İsrail, aynı dönemde çok sayıda gizli ekonomik ve askerî anlaşmaya da imza atmıştı. İsrail, kendisini kuşatan Arap ülkeleri ve Filistinli örgütlerle mücadele ederken, İran ile yürüttüğü petrol ve silah ticaretini büyük bir gizlilik içinde sürdürmek zorundaydı. O dönemde İran’dan gelen petrol, İsrail için hayati önem taşıyordu; zira Arap ülkeleri İsrail’e petrol satmayı kesinlikle reddediyordu. Bu nedenle İran, İsrail’in hem enerji güvenliği hem de ekonomik devamlılığı açısından stratejik bir müttefik olarak öne çıkmıştı.

Eliat-Aşkelon Petrol Boru Hattı (EAPC)

1968 yılında İran ile İsrail arasında kurulan bu iş birliği, belki de Ortadoğu’nun ekonomik dengesini sarsabilecek kadar önemli bir hamleydi. Gizli bir şekilde yürütülen bu anlaşmanın temelinde, iki ülke arasında inşa edilen stratejik bir boru hattı vardı. Bu hat, İran’dan gelen petrolün Kızıldeniz kıyısındaki Eilat Limanı’na ulaştırılmasını sağlıyor, oradan da İsrail’in Akdeniz kıyısındaki Aşkelon Limanı’na aktarılıyor ve son olarak Avrupa pazarlarına taşınıyordu. Böylece İsrail, Süveyş Kanalı’na ihtiyaç duymadan İran petrolünü dünyaya ulaştırabiliyor; İran ise Arap ülkelerinin baskısından uzak şekilde kazanç elde edebiliyordu.

Eliat-Aşkelon Petrol Boru Hattı (EAPC) Eliat-Aşkelon Petrol Boru Hattı (EAPC)

1979 İran İslam Devrimi ve İlişkilerin Kopuşu

11 Şubat 1979 tarihinde halk sokaklara döküldü ve rejime karşı büyük bir isyan başlattı. Amaçları, Şah’ı devirmek ve yerine yeni bir düzen kurmaktı. Sonunda Şah, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve iktidar, Ruhullah Humeyni liderliğinde kurulan İslam Cumhuriyeti’ne geçti.

Bu noktadan sonra, İran ile İsrail arasındaki ilişkiler tersine döndü. İran’ın yeni yönetimi, İslamcı ve Filistin yanlısı bir dış politika izlemeye başladı. Humeyni, İsrail’e karşı hakaretler kullanıyor ve İsrail’in bölgedeki varlığını açıkça tehdit olarak görüyordu. Böylece, bir zamanların müttefiki olan iki ülke, 1979 Devrimi’yle birlikte kısa sürede dostluktan düşmanlığa geçti. Ayrıca Humeynî devrinde yaşanan ve kayıtlara İrangate olarak geçen Amerikan operasyonu da İran-İsrail ilişkileri açısından sarsıcı olmuştur.

Bu düşmanlık 1979’dan beri hâlâ devam etmektedir; gerek karadan gerekse göklerden. Bunun en çarpıcı örneği, İsrail’in 13 Haziran 2025 tarihinde İran’ın nükleer programını hedef aldığı “Yükseliş Aslan Operasyonu”dur; bu operasyon düşmanlığın en somut kanıtıdır.